Yazılar
Duygu ve Düşüncelerde Daire Teorisi
Duygu ve Düşüncelerde Daire Teorisi
İlker Ergün tarafından geliştirilmiştir, 1990
Giriş
“Duygu ve Düşüncelerde Daire Teorisi”, 1990 yıllarında İlker Ergün henüz 10 yaşları civarındayken kurgulanmıştır. Aşağıdaki metin daha sonra, 2024 yılında yazarın yeniden yaptığı araştırmalara dayanarak yazılı hale getirilmiştir. Teoriye aynı zamanda “Duyguların Döngüsel Hareketi ve Aşırı Uçlar Arası Geçiş” başlığı da verilebilir. Ancak ilk tasarlandığı yıllardaki isminin kullanılması daha doğru bulunmaktadır.
Duygular, insanların gündelik yaşamında önemli bir rol oynar ve belirli zıt duygular aşırı durumlara ulaştığında birbirleri arasında ani ve beklenmedik geçişler yaşanabilir. Bu teori, duyguların döngüsel bir yapıya sahip olduğunu ve bu döngüde aşırı olumlu veya aşırı olumsuz duyguların ani geçişlerle zıt uçtaki duygulara dönüşebileceğini öne sürer. Günlük yaşamda gözlemlenen olağan duygusal değişimlerin ötesine geçerek, bu aşırı duyguların insanın kendine ya da çevresine zarar verme potansiyelini tartışır.
Teoride, duyguların nötr bir durumdan başlayarak, zamanla olumlu ve olumsuz uçlara doğru nasıl gelişebileceğini ve bu uçların aşırı durumlara ulaştığında birbiriyle nasıl yer değiştirebileceğini ele almaktadır. Teorinin temel amacı, duygu durumlarının denge bozukluklarında nasıl davranışsal sorunlara yol açabileceğini açıklamaktır.
Temel Varsayım
Bu teori, bir daire modeli üzerinden açıklanabilir. Dairenin en üst noktası nötr (herhangi bir duygu durumu olmayan) alanı temsil eder ve bu alanda kişi herhangi bir duygu hissetmez. Dairenin sağ tarafına doğru gidildikçe olumlu duygular, sol tarafına doğru ise olumsuz duygular başlar. Örneğin, sağ taraf neşe ve mutluluğu, sol taraf ise hüzün ve üzüntüyü ifade eder. Sağa veya sola kayıldıkça, bu duyguların şiddeti artar; ancak her iki tarafta da "normal" olarak adlandırılan düzeyler vardır. Sağ ve sol taraftaki duygular arasında bir denge vardır ve günlük yaşamda insanlar zaman zaman bu iki kutup arasında geçiş yapar. Bu, normal bir duygusal dalgalanmadır ve herhangi bir soruna yol açmaz ve toplum tarafından da normal olarak algılanır.
Ancak, sağ tarafta aşırı olumlu duygulara, sol tarafta ise aşırı olumsuz duygulara doğru bir kayma olduğunda problem başlar. Aşırı olumlu duygular, kontrol edilemez bir mutluluk veya aşırı coşkuya dönüşebilirken, aşırı olumsuz duygular derin bir depresyon veya öfkeye neden olabilir. Bu aşırı uçlar arasında ani geçişler meydana geldiğinde, kişi kendine veya çevresine zarar verme eğiliminde olabilir. Örneğin, aşırı bir aşkla dolu olan bir kişinin bir anda sevgisini öfkeye dönüştürüp sevdiği kişiye zarar vermesi veya tam tersi bir durumun Stockholm sendromunda olduğu gibi failin bir faille duygusal bağ kurması şeklinde gerçekleşmesi mümkündür.
Kavramsal Model
Bu teori, Russell's Circumplex Model (Russell’ın Duygusal Çember Modeli) temel alınarak da geliştirilebilir. Russell’s Circumplex Model, duyguları iki boyut üzerinde değerlendirir: uyarılma seviyesi (yüksek/düşük) ve duygusal valans (pozitif/negatif).
Duygu ve Düşüncelerde Daire Teorisi, Russell’ın modeline benzer şekilde, duyguların bir nötr noktadan itibaren yayıldığını öne sürer. Bu nötr nokta, duygusal olarak dengede olunan alandır ve Russell’ın modelindeki merkez noktası ile aynı role sahiptir.
Russell’ın modelinde, çemberin dış çizgisinde aşırı uçlar bulunur. Örneğin, yüksek uyarılma ve olumlu valans birleştiğinde heyecan, düşük uyarılma ve olumsuz valans birleştiğinde depresyon gibi duygular ortaya çıkar.
Duygu ve Düşüncelerde Daire Teorisi ise duyguların sadece olumlu veya olumsuz olmasının yanı sıra, aşırıya kaçan duyguların birbirine geçiş yapabilme dinamiğini vurgular. Ayrıca, uyarılma düzeyi yerine daha çok duyguların uç noktalarındaki aşırılık ve bu aşırılıkların yarattığı tehlikeli durumlar üzerine odaklanır.
Duygu ve Düşüncelerde Daire Teorisi, aşırı uçlardaki duygular arasında ani ve dramatik geçişlere odaklanır. Kişi, aşırı olumlu bir duygudan hızla aşırı olumsuz bir duyguya (veya tam tersi) geçebilir. Bu geçişler, bireyin davranışlarını ve çevresiyle olan etkileşimlerini önemli ölçüde etkiler.
Diğer Teorilerle Farklılıklar
Russell’s Circumplex Model duyguların sürekli ve yumuşak geçişlerle birbiriyle ilişkili olduğunu öne sürerken, bu teori aşırı uçlardaki duyguların ani ve keskin geçişlerine odaklanır. Bu durum, aşırı olumlu ve olumsuz duyguların birbiriyle yer değiştirebildiğini ve bireyin aniden tamamen farklı bir duygusal duruma geçebileceğini savunur. Bu, örneğin bipolar bozukluk gibi duygusal spektrumların hızlı değişikliklerine benzer, ancak teori günlük yaşamda da bu ani geçişlerin mümkün olabileceğini varsayar.
Ayrıca, Semantic Pointer Theory (Duygusal Göstergeler Teorisi) gibi diğer modeller de duyguların duruma bağlı olarak değiştiğini ve fiziksel-bilişsel unsurlardan etkilendiğini öne sürer, ancak ani aşırı geçişler bu modellerde derinlemesine ele alınmamıştır.
Nedenler ve Mekanizma
Duyguların aşırı uçlara kaymasının çeşitli biyolojik ve psikolojik nedenleri olabilir. Hormonlar ve nörokimyasal süreçler (örneğin, dopamin, serotonin düzeyleri), aşırı tetiklenme ya da baskılanma bu döngüyü tetikleyebilir. Aşırı olumlu bir duygu, aşırı uyarılma nedeniyle hızla olumsuza dönüşebilir. Benzer şekilde, aşırı olumsuz bir durum, baskılama yoluyla ani bir şekilde olumluya kayabilir. Çocukluk travmaları, aile ilişkileri gibi kişisel geçmiş de bu tür aşırı duygusal geçişlerin zeminini oluşturabilir, ancak teori, bu durumların bireyin geçmişinden bağımsız olarak da meydana gelebileceğini öne sürer.
Deneysel Test Edilebilirlik
Teoriyi deneysel olarak doğrudan test etmek zor olabilir; ancak çeşitli psikolojik bozukluklar (bipolar bozukluk gibi) ve ani duygusal tepkiler bu teoriyi destekleyen örnekler olarak ele alınabilir. Ayrıca, biyolojik testler ve hormon düzeylerindeki değişiklikler üzerinden yapılacak çalışmalar, duyguların aşırılığa kaymasını ve ani geçişlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.
Ayrıca, haberlere yansıyan bazı aşırı duygusal davranışlar, örneğin, aşkından birini öldürme vakaları ya da şiddete maruz kalan bir kişinin saldırganına aşık olması (Stockholm Sendromu) gibi durumlar, bu teoremi destekleyen olgulardandır.
Sonuç
Duygu ve Düşüncelerde Daire Teorisi, karşıt duyguların birbiri arasında döngüsel bir ilişkide olduğunu, bu duyguların birbiriyle dinamik ve potansiyel olarak tehlikeli geçişler yapabileceğini öne süren bir teoridir. Duygusal aşırılıklar arasında gerçekleşen ani geçişler, bireyin hem kendine hem de çevresine zarar verme potansiyeli taşır. Bu teori, mevcut duygusal modellerden farklı olarak, duyguların aşırılıklar arasındaki geçişlerine odaklanır ve bu geçişlerin biyolojik, psikolojik ve çevresel etkenlerce tetiklenebileceğini tanımlar. Bu bağlamda, teori hem bireysel psikolojik süreçleri hem de toplumsal etkileri incelemek için değerli bir araç sunmaktadır.