Avrupa Birliği Yapı Malzemeleri Mevzuatı ve Türkiye'de Uyum Süreci

Yazdır

Avrupa Birliği Yapı Malzemeleri Mevzuatı ve Türkiye'de Uyum Süreci

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ortalık ilişkisi, 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe giren Ankara Anlaşması ile kurulmuştur. Ankara Anlaşması uyarınca ortaklık ilişkisinde son döneme geçilmesi ise, 1 Ocak 1996 tarihinde Gümrük Birliğinin yürürlüğe konulması ile gerçekleşmiştir.

abgs logo

Türkiye'de Gümrük Birliğinin ardından başlatılan Avrupa Birliği ile mevzuat uyumu çalışmalarının önemli bir kısmını teknik mevzuat uyumu oluşturmaktadır. Avrupa Birliği teknik mevzuatına uyumun hukuki dayanağını, 11 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren "Ürünlere ilişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun", kısa adıyla "Çerçeve Kanun", oluşturmaktadır. Bu kanun ve ardından yayınlanan uygulama yönetmelikleri çerçevesinde uyumlaştırılan teknik mevzuatının önemli bir parçasını, kapsamındaki ürünlerin piyasaya arz edilebilmesi için CE işareti taşımasını zorunlu kılan Avrupa Birliği yeni yaklaşım direktifleridir.

Yeni yaklaşım direktiflerini uyumlaştırılan yönetmeliklerden birisi de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetki ve sorumluluk alanında olan Yapı Malzemeleri Yönetmeliği' dir. Bu yönetmelik ile, kısa adı CPD olan ve Avrupa Birliği Resmi Gazetesinde 11 Şubat 1989 tarihinde yayınlanan 89/1 06/EEC numaralı Yapı Malzemeleri Direktifi (Construction Products Directive) Türkiye'de uyumlaştırılmıştır. Ancak CPD yerini, 4 Nisan 2011 tarihinde Avrupa Birliği Resmi Gazetesinde yayınlanan ve kısa adı CPR olan 305/2011 numaralı Yapı Malzemeleri Regülasyonuna (Construction Products Regulation) bırakmıştır. CPR'ın tamamının yürürlüğe giriş tarihi olan 1 Temmuz 2013 tarihinde CPD Avrupa Birliğinde uygulamadan kalkmış olacaktır.

Gerek CPD ve gerekse CPR, yapı malzemelerinin bir bölümü için Onaylanmış Kuruluş olarak adlandırılan yetkilendirilmiş uygunluk değerlendirme kuruluşları gerektirmektedir. CPR'a uyum, sadece mevzuatın uyumlaştırılması değil, aynı zamanda onaylanmış kuruluşların gerekli hazırlık çalışmalarını yapması, yapı malzemelerine yönelik mevzuatla ilişkilendirilmiş standartlarda yapılması beklenen değişikliklerinin Türk Standardları Enstitüsü tarafından adapte edilmesi, Türk Akreditasyon Kurumu'nun onaylanmış kuruluşlara yönelik yeni akreditasyon çalışmalarına hazırlanması gibi Türkiye'deki kalite altyapısının bütün aktörlerinin uyumunu gerektirmektedir. Bu uyum, üreticilerin ürünlerini gözden geçirmesi ve CPR'a göre gerekli uygunluk değerlendirme çalışmalarını daha kolay yürütebilmesi için önemlidir.

Hakan Ergin